MEZARLIK ADABI
Fıkıh Köşesi
Bu bölümde siz sevgili ziyaretçilerimize İslam dinine göre Cenazenin tanımı, cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazı, cenazenin taşınması, defnedilmesi ve kabir adaplarının tanımlarını göreceksiniz.
Bu sayfadaki bütün bilgiler Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Web sitesinden alınmıştır.
Cenazenin Tanımı Gömülmemiş ve gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü. Ölüyü gömmek için yapılan tören ve işlemlerdir. İslâm bu tören ve işlemler ile ilgili olarak bazı emir ve nehiyler getirmiştir. Genellikle bunlar sünnet ile sabit olan ve Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından bizzat uygulanan ve bize kadar intikal eden hususlardır. Ölüm döşeğinde can çekişme durumunda olan kimseyi -kendine zorluk olmazsa- yüzü Kıbleye karşı gelmek üzere sağ tarafa çevirmek sünnettir. Başını biraz yükselterek sırtı üstüne yatırmak da caizdir.
Hasta can çekişiyorken ve gerçekten mümin birisi ise ona yardımcı olmak, yakınları için bir gereklilik ve ayrıca da sevaptır. Onun için yanında "kelime-i şehadet" getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:"-Ölülerinize, Lâ ilâhe illallah "ı telkin ediniz. Zira ölüm halinde onu söyleyen (bir mümin)'i bu kelime Cehennem'den kurtarır. " "Son sözü Lâ ilâhe illallah olan kimse Cennet'e girer. " (Müslim, Cenâiz, 1-2; Ebû Davud, Cenâiz, 16) Hastanın yanında şehadet getirilir ki o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrar ile sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeter. Bu telkini, hastayı sevenlerden biri yapmalıdır. Maksat hastada isteksizlik uyandırmamaktır.
Hasta vefat edince ağzı kapatılır. Bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken şu dua okunabilir:"Bismillâhi ve alâ milleti rasülillâh. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi mâ ba'dehû ve es'id bi likaike vec'al mâ harace ileyhi hayran mimâ harace anhu. "Manası: "Allah'ın ismiyle ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle."Sonra ölünün üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır.
Cenaze'nin Yıkanması
Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra ölüye bir abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesheder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesheder ve ayaklarını yıkar.Bundan sonra ölünün üzerine su dökülür, başı ile bedeni sabunlu su ile temizce yıkanır, sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Bundan sonra sağ tarafına çevrilerek,sol tarafı iyice yıkanır. Her âzâyı yıkarken üç defadan az yıkamamak sünnettir. Suyun zor ulaşacağı organlar yıkanırken ovularak yıkanmalıdır. Bundan sonra yıkayan kimse cenazeyi oturtur gibi kaldırıp, kendisine doğru yaslayarak karnını ovalar; altından bir şey çıkarsa, sadece orasını yıkayıp temizler, tekrar abdest aldırmaz ve yeniden bütün vücudu yıkamaz. Böylece yıkama işlemi biten bir ölü havlu veya benzeri şeylerle kurulanır ve kefenlenir. Sonra başına, yüzüne ve sakalına güzel kokular sürülür, secde yerlerine kâfûr dökülür. Yıkanırken ölünün saç ve tırnakları kesilmez. Ölünün kapalı bir yerde yıkanması daha iyidir. Ölüyü, kendisine en yakın bir kimse veya ahlâki iyi olan ve cenaze yıkamasını iyi bilen birinin yıkaması gerekir. Kadın kocasını yıkayabilir. Fakat, yıkayacak hiçbir kadın bulunmamak gibi bir mecburiyet olmadıkça erkek, ölmüş karısını yıkayamaz.
Şişmiş olup dağılmak üzere bulunan ve dokunulması mümkün olmayan bir ölünün üzerine sadece su dökülmesi yeterlidir. Yıkayan, cenazeyi yıkamaya niyet ederek besmele çeker. Yıkama bitince: "Gufrâneke yâ Rahmân" yani, "Ey merhametli Allah'ım bağışlamanı dilerim" der. Müslüman ölünün vücudunun bir parçası bulunması halinde, onu yıkamak konusunda âlimler arasında görüş ayrılıkları vardır. İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm, "yıkanır, kefenlenir ve üzerine namaz kılınır" demişlerdir. İmam Şâfiî: "Bir kuş, Cemel vakasında Mekke'ye bir el getirip attı. Parmağındaki yüzüğünden Mekkeliler onu tanıdılar. Bu eti yıkayarak namaz kıldılar. Olay sahabenin huzurunda olmuştur" demektedir. Ahmed İbn Hanbel der ki:"Ebû Eyyûb, vücudun bir ayağı varken, Ömer ise bir kemiği varken üzerlerine namaz kılmışlardır." İbn Hazm: "Müslüman ölüsünden bulunan her şey üzerine namaz kılınır; şehit değilse yıkanır, kefenlenir." demiştir. Bulunan parça üzerine namaz kılmaya niyet edilir. Namaz ise hepsine, yani ceset ve ruhu üzerine kılınır. İmam Ebû Hanife ve İmam Mâlik'e göre; "Eğer yarıdan çoğu bulunursa yıkanır ve namazı kılınır; eğer bulunmazsa yıkanmaz ve namazı kılınmaz."
Cenazenin Kefenlenmesi Ölü, yıkandıktan sonra, kefenin ıslanmaması için kurulanır.
Kefen üç çeşittir: 1- Erkeğe göre, "kamis", boyun kökünden ayaklara kadar olur. Yen ve yakası olmaz. Etrafı uygulanmaz. 2- "İzar" ile "Lifâfe", baştan ayağa kadar uzun olur. Lifâfe en üste geleceği ve baş ve ayak uçlarından düğümleneceği için izardan daha uzun tutulur.
Kadında baş örtüsü ile göğüs örtüsü fazla olacağından kadında sünnet olan kefen beş kattır. 3-Yeterli sayılan kefendir ki erkeğe göre izar ile lifâfe'den ibaret olmak üzere iki kat, kadına göre ise bir de baş örtüsü ile üç kattır. Ancak zarurete binaen kadın ve erkek için "setre"; yeterli ne bulunursa ona sarılacak şeydir. Nitekim sahabeden bir kısmı zarûretden dolayı sahip oldukları elbiseleriyle kefenlenip defnolunmuşlardır.
Malın azlığı ve varislerin çokluğu söz konusu olunca ikinci kefenleme; mal çok varisler az ise birinci tür kefenleme yapmak sünnettir. Kefen-i zarûret ise hiçbir malı olmayan için düşünülebilir. Zarûret olmadıkça tek kefene sarılmaz. Kefenin beyaz pamuklu bezden olması daha faziletlidir. Yenisi veya yıkanmış olmasında fark yoktur. Kefenler, içine ölü sarılmadan önce tütsülenir. Ancak beşten fazla tütsülenmez. Kadının saçları örgü edilerek göğsü üstünde toplanır. Onun üzerine başörtüsü yüzüyle beraber örtülür.
Cenaze ve Namazı Allah'tan başka her varlığın bir yokluğu, her canlının bir ölümü olduğu unutulmamalıdır. Hiç kimse ne zaman öleceğini bilemediğinden, her an ölebileceğini de hesaba katmalıdır. Çünkü zamanımızda ilaçlar ve tedavi yöntemleri kadar, ölüm sebepleri de arttı ama ölüm yine aynı ölüm ve ona çare bulunamadı.
İnsanlar ölümü hiç düşünmezlerse, dünyadan başka bir varlıkları olmamış ve bütün güçlerini ona harcamış olurlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi süsler-püsler, mobilyalar, çeyizler, köşkler, saraylar hazırlarlar, yaratılışlarındaki ebedilik duygusunu onlarla doyuma ulaştırmaya çalışırlar. Bunu için ihtirasa kapılırlar, dünyayı bütünüyle yeseler doymazlar. Başka yemek isteyenler çıkarsa onları imha etmenin yollarını ararlar, nükleer ve kimyasal silahlara trilyonlar harcarlar, yoksul ve biçareleri muzır varlıklar olarak görürler, tek kelime ile "canavarlaşırlar."
Bu yüzden Peygamberimiz, "Lezzetleri paramparça eden ölümü hatırlayın!" (Tirmizî, kiyâme 26, zühd 4; Nesâî, cenâiz3; Ibn Mâce, Zühd 31; Müsned N/293.) buyurmuştur. Abidlerin "râbita-i mevt" disiplinleri buradan gelir.
Ölüm haline gelen bir hasta, sağ yanı üzerine ya da sırtüstü olarak kıbleye döndürülürse güzel olur. Yanında bulunan dost ve yakınları, son anda imanla gitmesine yardımcı olmak için, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna kendi aralarında tanıklık ederler, yani "Kelime-i Şehâdet"i söylerler. Ona, söylemesi için emir ve ısrar etmezler.
Ölürse, çenesi bağlanır ve gözleri yumdurulur. Bunu yapan, Allah'tan onun işlerinin ve hesabının kolay olmasını diler. Yıkanıncaya kadar ölüye Kur'ân okunmaz.
Ölünün yıkanması "kifayı" bir farzdır. Yani birinin yapmasıyla, diğerleri sorumluluktan kurtulur. Hiç kimse yapmazsa, yakınlık derecesine göre herkes sorumlu olur.
Ölen insanın hemen soyulması. yıkanırken soyulmasından daha iyidir.
Kadınların cenaze yıkamasını öğrenmeleri ve bunu Allah rızası için yapmaları çok güzel bir davranıştır. İnanan bir insanın son anında, pis bir leş gibi görülmesi, bu işi sırf para için yapan ehliyetsiz ellere terk edilmesi,onun insanlık onurunu zedeler.
Cenaze, yıkanmak üzere biraz yüksekçe bir (teneşir) üzerine yatırılır. Cenaze kadın olduğunda, sadece kadına gösteremeyeceği avreti örtülür. Çünkü yıkayan da kadındır.
Etrafı, üç, beş, yedi... kere güzel bir buhur ile kokulandırılır.
Ağzına, burnuna su verilmeden tam bir abdest aldırılır ve canlı vücudun hoşuna gidecek ölçüde sıcak su ile yıkamaya başlanır. Önce başı sabunlanarak yıkanır, sonra soluna yatırılarak sağı, sonra da sağına yatırılarak solu yıkanır. Karnı hafifçe sıvazlanır, bir şey çıkarsa su ile giderilir, yeniden abdest aldırılmaz. Bu yıkama üçlenirse güzel olur, ama şart olan, her tarafı ıslanacak şekilde bir defa yıkamaktır. Bedeni bir havlu ile kurulanır.
"Hanût gibi güzel bir koku ile saçı ve kefeni kokulandırılır ve kefenlenir. Saçı taranmaz, tırnakları ve kılları kesilmez.
Erkeklerin kefeninin üç parçadan, kadınların kefeninin de beş parçadan olması sünnettir.
Kadınlan kefenlemek için kullanılan beş parça bez:
Gömlek.
Peştemal(izar),
Başörtüsü,
Bürünülen üstlük (lifâfe),
Göğüs örtüsünden ibarettir. izar, başörtü ve üstlükle de yetinilebilir.
Yıkama bittikten sonra kefenler temiz maddeli güzel kokularla üç, beş, yedi... gibi tek sayılar kadar kokulandırılır. Gömleği giydirilir, saçları iki örgü yapılarak, gömleğinin üzerinden göğsü üstüne konulur. Gömleğin üstüne başörtüsü çekilir, onun üzerine peştamal(izar)'in sağ parçası solu üzerine gelecek şekilde sarılır. Onun da üzerinden aynı şekilde üstlük (lifâf) sarılır ve onun üzerine de göğüs örtüsü sarılıp, çözülme ihtimali varsa düğümlenir ve ebedî istirahatgâhına uğurlanır.
Kefen yeni olabileceği gibi yıkanmış da olabilir.
Kadın olsun erkek olsun, İslâmı savunmak için düşmanla savaşırken savaş alanında öldürülen, Müslüman olduğu ve Allah'ın dinini, yani şeriatını savunduğu için işkence edilirken ölen ya da öldürülen, "Dünya ve Âhiret şehidi" adını alır. Üzerindeki elbiseler çıkarılmaz ve yıkanmaz, tertemiz olan kanı, üzerinde olarak gömülür. Kul hakkı dahil, bütün günahları bağışlanmış olarak en üst dereceden cennete girer.
Cenazenin Taşınması ve Defni Cenazeyi kabre kadar taşımak bir mümine yapılacak en son hizmetlerdendir. Bu taşıma aynı zamanda bir ibadettir. Bilhassa namaz kılınan yerlerde, mezarlıkla namaz kılınan yerin yakınlığı durumlarında cenazeyi vasıta ile taşımak bu ibadeti terk etmek olur.
Sünnet üzere, cenazeyi tabutun dört tarafından dört kişi tutarak taşır. Tabutun dört tarafından onar adım taşımak müstehaptır. Daha çok taşımanın sevabı da çoktur. Önce cenaze sağ ön tarafından, sonra sağ arka tarafından taşınır. Sonra sol tarafına geçilerek sol ön ve sol arka tarafından omuzlanır. Böylece her tarafından onar adım olmak üzere kırk adım taşınmış olur. cenazeyi acele götürmek de müstehaptır. Zira o iyi bir kişi ise kabirde karşılaşacağı iyi hâle bir an önce kavuşturulmuş olur. Kötü bir kişi ise bir an önce şerrinden ve yükünden kurtulmuş olunur.
Cenazeyi takip edenler, yolda lüzumsuz lâkırdı etmezler. Yüksek sesle konuşmazlar. Hatta yüksek sesle zikretmez ve Kur'an okumazlar. Ölümü ve ahireti düşünürler.
Cenaze kabre konacağında, kabre inen bir kaç kişi cenazeyi alarak yüzü kıbleye karşı, başı batıya gelmek üzere sağ yanına yatırırlar. Bu esnada: "Bismillahi ve ala milleti Rasûlillahi" (Allah'ın adı ile ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzere derler. Kefenin bürgüsünün baş ve ayak tarafındaki bağları çözerler. Kadını kabre mahreminin indirmesi evlâdır.
Cenazenin arkasına, cesedi toprağın sıkıştırmasından koruyacak taş, tahta gibi şeyler dizilir. Sonra kabır, toprakla doldurulup örtülür. Bu arada kabir başında Kur'an'dan bazı sûrelerin okunması mümkündür. Bu arada salih bir kişi kalkıp ölünün baş tarafında ve yüzü hizasında durup ölünün anasının adı ve ölünün adı ile üç defa "Yâ filan oğlu -kızı- filân" der ve aşağıdaki telkinatı yapar: "Ey filân oğlu -kızı- filân... Dünyada iken Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir, Cennet haktır, Cehennem de haktır, öldükten sonra dirilmek de haktır. Şüphesiz kıyamet günü gelecektir. Allah, kabırde olanları diriltecektir" diye yaptığın şahitliği hatırla. Sen, Rab olarak Allah'a din olarak İslâm'a, Rasûl olarak Muhammed'e önder olarak Kur'an'a, kıble olarak Kâbe'ye, kardeşlerin olarak müminlere razı olmuştun. De ki: "Allah'tan başka ilâh yoktur, ona dayandım O, ulu arşın sahibidir." Ey Allah'ın kulu de ki, "Allah'tan başka ilâh yoktur. De ki, Rabbim Allah'tır, dinim İslâm'dır, Rasûlüm Muhammed (s.a.s.)'dir. Yâ Rabbi onu yalnız bırakma. Sen, mülk verenlerin en hayırlısısın."
Ölünün evinde yemek vermek, ölü sahibine başsağlığı dilemek, kabırleri zaman zaman ziyaret etmek sünnettir. Başsağlığı dilemek üç gün içinde müstehaptır, sonrası sünnete aykırıdır.
Kabir Ziyaret Adapları
1- ADAK ADANMAZ !
2- KURBAN KESİLMEZ !
3- MUM YAKILMAZ !
4- BEZ - ÇAPUT BAĞLANMAZ !
5- TAŞ - PARA YAPIŞTIRILMAZ !
6- EĞİLEREK VE EMEKLİYEREK GİRİLMEZ !
7- PARA ATILMAZ !
8- YENİLECEK ŞEYLER BIRAKILMAZ !
9- EL - YÜZ SÜRÜLMEZ !
10- TÜRBE VE YATIRLARDAN MEDED- ŞİFA UMULMAZ !
11- TÜRBE VE YATIRLARIN ETRAFINDA DÖNÜLMEZ !
12- TÜRBELERİN İÇİNDE YATILMAZ !
BU VE BENZERİ BİD’AT VE HURAFELER
DİNİMİZCE KESİNLİKLE YASAKLANMIŞTIR.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
Bu bölümde siz sevgili ziyaretçilerimize İslam dinine göre Cenazenin tanımı, cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, cenaze namazı, cenazenin taşınması, defnedilmesi ve kabir adaplarının tanımlarını göreceksiniz.
Bu sayfadaki bütün bilgiler Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Web sitesinden alınmıştır.
Cenazenin Tanımı Gömülmemiş ve gömülmeye hazırlanmış insan ölüsü. Ölüyü gömmek için yapılan tören ve işlemlerdir. İslâm bu tören ve işlemler ile ilgili olarak bazı emir ve nehiyler getirmiştir. Genellikle bunlar sünnet ile sabit olan ve Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından bizzat uygulanan ve bize kadar intikal eden hususlardır. Ölüm döşeğinde can çekişme durumunda olan kimseyi -kendine zorluk olmazsa- yüzü Kıbleye karşı gelmek üzere sağ tarafa çevirmek sünnettir. Başını biraz yükselterek sırtı üstüne yatırmak da caizdir.
Hasta can çekişiyorken ve gerçekten mümin birisi ise ona yardımcı olmak, yakınları için bir gereklilik ve ayrıca da sevaptır. Onun için yanında "kelime-i şehadet" getirmek ve söylemesine yardımcı olmak sünnettir. Çünkü Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuşlardır:"-Ölülerinize, Lâ ilâhe illallah "ı telkin ediniz. Zira ölüm halinde onu söyleyen (bir mümin)'i bu kelime Cehennem'den kurtarır. " "Son sözü Lâ ilâhe illallah olan kimse Cennet'e girer. " (Müslim, Cenâiz, 1-2; Ebû Davud, Cenâiz, 16) Hastanın yanında şehadet getirilir ki o da hatırlayıp şehadet getirsin. Yoksa ısrar ile sen de yap denilmez. Zira o anda zor bir durumdadır. Ona zorluk çıkarmamalıdır. Bir defa da söylese yeter. Bu telkini, hastayı sevenlerden biri yapmalıdır. Maksat hastada isteksizlik uyandırmamaktır.
Hasta vefat edince ağzı kapatılır. Bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yanlarına getirilir. Bunu yaparken şu dua okunabilir:"Bismillâhi ve alâ milleti rasülillâh. Allahümme yessir aleyhi emrahu ve sehhil aleyhi mâ ba'dehû ve es'id bi likaike vec'al mâ harace ileyhi hayran mimâ harace anhu. "Manası: "Allah'ın ismiyle ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allah'ım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle, onu seni görmekle mutlu eyle. Dünyadan kendisi için çıkanı, kendisinin çıktığı şeylerden hayırlı eyle."Sonra ölünün üstüne bir örtü çekilir. Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Öldüğü iyice anlaşılınca hemen yıkanır.
Cenaze'nin Yıkanması
Yıkayacak kişi eline bir bez sardıktan sonra, ölünün avret yerini yıkayıp temizler. Bundan sonra ölüye bir abdest aldırır. Abdest aldırırken ağzına, burnuna su vermez, parmaklarıyla mesheder. Yüzünü, kollarını yıkar, başını mesheder ve ayaklarını yıkar.Bundan sonra ölünün üzerine su dökülür, başı ile bedeni sabunlu su ile temizce yıkanır, sonra sol tarafına çevrilerek sağ tarafı yıkanır. Bundan sonra sağ tarafına çevrilerek,sol tarafı iyice yıkanır. Her âzâyı yıkarken üç defadan az yıkamamak sünnettir. Suyun zor ulaşacağı organlar yıkanırken ovularak yıkanmalıdır. Bundan sonra yıkayan kimse cenazeyi oturtur gibi kaldırıp, kendisine doğru yaslayarak karnını ovalar; altından bir şey çıkarsa, sadece orasını yıkayıp temizler, tekrar abdest aldırmaz ve yeniden bütün vücudu yıkamaz. Böylece yıkama işlemi biten bir ölü havlu veya benzeri şeylerle kurulanır ve kefenlenir. Sonra başına, yüzüne ve sakalına güzel kokular sürülür, secde yerlerine kâfûr dökülür. Yıkanırken ölünün saç ve tırnakları kesilmez. Ölünün kapalı bir yerde yıkanması daha iyidir. Ölüyü, kendisine en yakın bir kimse veya ahlâki iyi olan ve cenaze yıkamasını iyi bilen birinin yıkaması gerekir. Kadın kocasını yıkayabilir. Fakat, yıkayacak hiçbir kadın bulunmamak gibi bir mecburiyet olmadıkça erkek, ölmüş karısını yıkayamaz.
Şişmiş olup dağılmak üzere bulunan ve dokunulması mümkün olmayan bir ölünün üzerine sadece su dökülmesi yeterlidir. Yıkayan, cenazeyi yıkamaya niyet ederek besmele çeker. Yıkama bitince: "Gufrâneke yâ Rahmân" yani, "Ey merhametli Allah'ım bağışlamanı dilerim" der. Müslüman ölünün vücudunun bir parçası bulunması halinde, onu yıkamak konusunda âlimler arasında görüş ayrılıkları vardır. İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve İbn Hazm, "yıkanır, kefenlenir ve üzerine namaz kılınır" demişlerdir. İmam Şâfiî: "Bir kuş, Cemel vakasında Mekke'ye bir el getirip attı. Parmağındaki yüzüğünden Mekkeliler onu tanıdılar. Bu eti yıkayarak namaz kıldılar. Olay sahabenin huzurunda olmuştur" demektedir. Ahmed İbn Hanbel der ki:"Ebû Eyyûb, vücudun bir ayağı varken, Ömer ise bir kemiği varken üzerlerine namaz kılmışlardır." İbn Hazm: "Müslüman ölüsünden bulunan her şey üzerine namaz kılınır; şehit değilse yıkanır, kefenlenir." demiştir. Bulunan parça üzerine namaz kılmaya niyet edilir. Namaz ise hepsine, yani ceset ve ruhu üzerine kılınır. İmam Ebû Hanife ve İmam Mâlik'e göre; "Eğer yarıdan çoğu bulunursa yıkanır ve namazı kılınır; eğer bulunmazsa yıkanmaz ve namazı kılınmaz."
Cenazenin Kefenlenmesi Ölü, yıkandıktan sonra, kefenin ıslanmaması için kurulanır.
Kefen üç çeşittir: 1- Erkeğe göre, "kamis", boyun kökünden ayaklara kadar olur. Yen ve yakası olmaz. Etrafı uygulanmaz. 2- "İzar" ile "Lifâfe", baştan ayağa kadar uzun olur. Lifâfe en üste geleceği ve baş ve ayak uçlarından düğümleneceği için izardan daha uzun tutulur.
Kadında baş örtüsü ile göğüs örtüsü fazla olacağından kadında sünnet olan kefen beş kattır. 3-Yeterli sayılan kefendir ki erkeğe göre izar ile lifâfe'den ibaret olmak üzere iki kat, kadına göre ise bir de baş örtüsü ile üç kattır. Ancak zarurete binaen kadın ve erkek için "setre"; yeterli ne bulunursa ona sarılacak şeydir. Nitekim sahabeden bir kısmı zarûretden dolayı sahip oldukları elbiseleriyle kefenlenip defnolunmuşlardır.
Malın azlığı ve varislerin çokluğu söz konusu olunca ikinci kefenleme; mal çok varisler az ise birinci tür kefenleme yapmak sünnettir. Kefen-i zarûret ise hiçbir malı olmayan için düşünülebilir. Zarûret olmadıkça tek kefene sarılmaz. Kefenin beyaz pamuklu bezden olması daha faziletlidir. Yenisi veya yıkanmış olmasında fark yoktur. Kefenler, içine ölü sarılmadan önce tütsülenir. Ancak beşten fazla tütsülenmez. Kadının saçları örgü edilerek göğsü üstünde toplanır. Onun üzerine başörtüsü yüzüyle beraber örtülür.
Cenaze ve Namazı Allah'tan başka her varlığın bir yokluğu, her canlının bir ölümü olduğu unutulmamalıdır. Hiç kimse ne zaman öleceğini bilemediğinden, her an ölebileceğini de hesaba katmalıdır. Çünkü zamanımızda ilaçlar ve tedavi yöntemleri kadar, ölüm sebepleri de arttı ama ölüm yine aynı ölüm ve ona çare bulunamadı.
İnsanlar ölümü hiç düşünmezlerse, dünyadan başka bir varlıkları olmamış ve bütün güçlerini ona harcamış olurlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi süsler-püsler, mobilyalar, çeyizler, köşkler, saraylar hazırlarlar, yaratılışlarındaki ebedilik duygusunu onlarla doyuma ulaştırmaya çalışırlar. Bunu için ihtirasa kapılırlar, dünyayı bütünüyle yeseler doymazlar. Başka yemek isteyenler çıkarsa onları imha etmenin yollarını ararlar, nükleer ve kimyasal silahlara trilyonlar harcarlar, yoksul ve biçareleri muzır varlıklar olarak görürler, tek kelime ile "canavarlaşırlar."
Bu yüzden Peygamberimiz, "Lezzetleri paramparça eden ölümü hatırlayın!" (Tirmizî, kiyâme 26, zühd 4; Nesâî, cenâiz3; Ibn Mâce, Zühd 31; Müsned N/293.) buyurmuştur. Abidlerin "râbita-i mevt" disiplinleri buradan gelir.
Ölüm haline gelen bir hasta, sağ yanı üzerine ya da sırtüstü olarak kıbleye döndürülürse güzel olur. Yanında bulunan dost ve yakınları, son anda imanla gitmesine yardımcı olmak için, Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna kendi aralarında tanıklık ederler, yani "Kelime-i Şehâdet"i söylerler. Ona, söylemesi için emir ve ısrar etmezler.
Ölürse, çenesi bağlanır ve gözleri yumdurulur. Bunu yapan, Allah'tan onun işlerinin ve hesabının kolay olmasını diler. Yıkanıncaya kadar ölüye Kur'ân okunmaz.
Ölünün yıkanması "kifayı" bir farzdır. Yani birinin yapmasıyla, diğerleri sorumluluktan kurtulur. Hiç kimse yapmazsa, yakınlık derecesine göre herkes sorumlu olur.
Ölen insanın hemen soyulması. yıkanırken soyulmasından daha iyidir.
Kadınların cenaze yıkamasını öğrenmeleri ve bunu Allah rızası için yapmaları çok güzel bir davranıştır. İnanan bir insanın son anında, pis bir leş gibi görülmesi, bu işi sırf para için yapan ehliyetsiz ellere terk edilmesi,onun insanlık onurunu zedeler.
Cenaze, yıkanmak üzere biraz yüksekçe bir (teneşir) üzerine yatırılır. Cenaze kadın olduğunda, sadece kadına gösteremeyeceği avreti örtülür. Çünkü yıkayan da kadındır.
Etrafı, üç, beş, yedi... kere güzel bir buhur ile kokulandırılır.
Ağzına, burnuna su verilmeden tam bir abdest aldırılır ve canlı vücudun hoşuna gidecek ölçüde sıcak su ile yıkamaya başlanır. Önce başı sabunlanarak yıkanır, sonra soluna yatırılarak sağı, sonra da sağına yatırılarak solu yıkanır. Karnı hafifçe sıvazlanır, bir şey çıkarsa su ile giderilir, yeniden abdest aldırılmaz. Bu yıkama üçlenirse güzel olur, ama şart olan, her tarafı ıslanacak şekilde bir defa yıkamaktır. Bedeni bir havlu ile kurulanır.
"Hanût gibi güzel bir koku ile saçı ve kefeni kokulandırılır ve kefenlenir. Saçı taranmaz, tırnakları ve kılları kesilmez.
Erkeklerin kefeninin üç parçadan, kadınların kefeninin de beş parçadan olması sünnettir.
Kadınlan kefenlemek için kullanılan beş parça bez:
Gömlek.
Peştemal(izar),
Başörtüsü,
Bürünülen üstlük (lifâfe),
Göğüs örtüsünden ibarettir. izar, başörtü ve üstlükle de yetinilebilir.
Yıkama bittikten sonra kefenler temiz maddeli güzel kokularla üç, beş, yedi... gibi tek sayılar kadar kokulandırılır. Gömleği giydirilir, saçları iki örgü yapılarak, gömleğinin üzerinden göğsü üstüne konulur. Gömleğin üstüne başörtüsü çekilir, onun üzerine peştamal(izar)'in sağ parçası solu üzerine gelecek şekilde sarılır. Onun da üzerinden aynı şekilde üstlük (lifâf) sarılır ve onun üzerine de göğüs örtüsü sarılıp, çözülme ihtimali varsa düğümlenir ve ebedî istirahatgâhına uğurlanır.
Kefen yeni olabileceği gibi yıkanmış da olabilir.
Kadın olsun erkek olsun, İslâmı savunmak için düşmanla savaşırken savaş alanında öldürülen, Müslüman olduğu ve Allah'ın dinini, yani şeriatını savunduğu için işkence edilirken ölen ya da öldürülen, "Dünya ve Âhiret şehidi" adını alır. Üzerindeki elbiseler çıkarılmaz ve yıkanmaz, tertemiz olan kanı, üzerinde olarak gömülür. Kul hakkı dahil, bütün günahları bağışlanmış olarak en üst dereceden cennete girer.
Cenazenin Taşınması ve Defni Cenazeyi kabre kadar taşımak bir mümine yapılacak en son hizmetlerdendir. Bu taşıma aynı zamanda bir ibadettir. Bilhassa namaz kılınan yerlerde, mezarlıkla namaz kılınan yerin yakınlığı durumlarında cenazeyi vasıta ile taşımak bu ibadeti terk etmek olur.
Sünnet üzere, cenazeyi tabutun dört tarafından dört kişi tutarak taşır. Tabutun dört tarafından onar adım taşımak müstehaptır. Daha çok taşımanın sevabı da çoktur. Önce cenaze sağ ön tarafından, sonra sağ arka tarafından taşınır. Sonra sol tarafına geçilerek sol ön ve sol arka tarafından omuzlanır. Böylece her tarafından onar adım olmak üzere kırk adım taşınmış olur. cenazeyi acele götürmek de müstehaptır. Zira o iyi bir kişi ise kabirde karşılaşacağı iyi hâle bir an önce kavuşturulmuş olur. Kötü bir kişi ise bir an önce şerrinden ve yükünden kurtulmuş olunur.
Cenazeyi takip edenler, yolda lüzumsuz lâkırdı etmezler. Yüksek sesle konuşmazlar. Hatta yüksek sesle zikretmez ve Kur'an okumazlar. Ölümü ve ahireti düşünürler.
Cenaze kabre konacağında, kabre inen bir kaç kişi cenazeyi alarak yüzü kıbleye karşı, başı batıya gelmek üzere sağ yanına yatırırlar. Bu esnada: "Bismillahi ve ala milleti Rasûlillahi" (Allah'ın adı ile ve Rasûlullah'ın milleti (dini) üzere derler. Kefenin bürgüsünün baş ve ayak tarafındaki bağları çözerler. Kadını kabre mahreminin indirmesi evlâdır.
Cenazenin arkasına, cesedi toprağın sıkıştırmasından koruyacak taş, tahta gibi şeyler dizilir. Sonra kabır, toprakla doldurulup örtülür. Bu arada kabir başında Kur'an'dan bazı sûrelerin okunması mümkündür. Bu arada salih bir kişi kalkıp ölünün baş tarafında ve yüzü hizasında durup ölünün anasının adı ve ölünün adı ile üç defa "Yâ filan oğlu -kızı- filân" der ve aşağıdaki telkinatı yapar: "Ey filân oğlu -kızı- filân... Dünyada iken Allah'tan başka ilâh yoktur, Muhammed Allah'ın elçisidir, Cennet haktır, Cehennem de haktır, öldükten sonra dirilmek de haktır. Şüphesiz kıyamet günü gelecektir. Allah, kabırde olanları diriltecektir" diye yaptığın şahitliği hatırla. Sen, Rab olarak Allah'a din olarak İslâm'a, Rasûl olarak Muhammed'e önder olarak Kur'an'a, kıble olarak Kâbe'ye, kardeşlerin olarak müminlere razı olmuştun. De ki: "Allah'tan başka ilâh yoktur, ona dayandım O, ulu arşın sahibidir." Ey Allah'ın kulu de ki, "Allah'tan başka ilâh yoktur. De ki, Rabbim Allah'tır, dinim İslâm'dır, Rasûlüm Muhammed (s.a.s.)'dir. Yâ Rabbi onu yalnız bırakma. Sen, mülk verenlerin en hayırlısısın."
Ölünün evinde yemek vermek, ölü sahibine başsağlığı dilemek, kabırleri zaman zaman ziyaret etmek sünnettir. Başsağlığı dilemek üç gün içinde müstehaptır, sonrası sünnete aykırıdır.
Kabir Ziyaret Adapları
1- ADAK ADANMAZ !
2- KURBAN KESİLMEZ !
3- MUM YAKILMAZ !
4- BEZ - ÇAPUT BAĞLANMAZ !
5- TAŞ - PARA YAPIŞTIRILMAZ !
6- EĞİLEREK VE EMEKLİYEREK GİRİLMEZ !
7- PARA ATILMAZ !
8- YENİLECEK ŞEYLER BIRAKILMAZ !
9- EL - YÜZ SÜRÜLMEZ !
10- TÜRBE VE YATIRLARDAN MEDED- ŞİFA UMULMAZ !
11- TÜRBE VE YATIRLARIN ETRAFINDA DÖNÜLMEZ !
12- TÜRBELERİN İÇİNDE YATILMAZ !
BU VE BENZERİ BİD’AT VE HURAFELER
DİNİMİZCE KESİNLİKLE YASAKLANMIŞTIR.
DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI